Pazartesi, Mayıs 28, 2012

hayatla aramda üçün beşin lafı olmaz

batıyor bugün
herşey
ve hepiniz
boğazımda bi yumru
geçmek bilmiyor
bir semai kulaklarımda
körüklüyor da körüklüyor
susun lan bugün
çıkmasın sesiniz
gülmeyin hatta
yerlerde sürünesim var bugün
dağlardan atlayıp
çarpa çarpa düşesim
üşüyesim
yürüyesim
bazen de ölesim
öyle ölmek değil
zümrüdü anka gibi
doğmak gibi
sellere kapılıp
denizde durmak gibi
ya böyle
bardaktan boşalıp
asfalta vurmak gibi
dilim tutuk yine
elim durgun
beynim yorgun
kaçmakla gitmekle hal olmaz
bahar çarptı zaar
dalgalandı
bi türlü durulmaz
bu hayat
tokatlamaktan
hiç mi yorulmaz
herkes kadar keder
biraz daha az mutluluk var
bilmediğimden
olamayabiliyorum
anlayamayabiliyorum
yürüyorum da
herzaman göremeyebiliyorum...

Perşembe, Mayıs 17, 2012

esmeyen rüzgar

yazmıyorum nezamandır
elim gitmiyor
ne saza ne söze
kendimde değilim
nereye gittim ki
bu güneşte.
sarılı grili ankarada
yolların asfaltında dönen tekerim
ve ellerim uzanmış
sağ sol farketmez
tüm yönler benim
kır var gözümün önünde
sesi çağıran
alçaktan bağıran
gel diyen
beynimin etini yiyen
sövesim var dağa bayıra
bıktım bundan
şu tam kafamın içinde durandan
yıkılmıyorum
takılıyorum yalnızca
ve anlamsız rötuşlarım var
kendime
sözüme
elime yüzüme
hayata.
sonra bir rüzgar çıkar
pencereden bakar gözlerim
ve duyar kulaklarım
belli yağmur var ardından
kanatlarımı açmak isterim
göğe yükselmek
nası bir ejderhaysam
uçmam, hayal ederim.
yüzüm gözüm yara bere
daha fazla yakmamak için
nefesim içime çekilmekte.
bakın bi sayfanın en tepesine
ne yazıyor
zamanın çarkıyla ilgili
ve sona gelirken birkaç kelime
ellerimdeki kan
içimdeki kül
yüzümdeki kabuk
gerizekalılığın buruk tadı
insan olmanın kötü yanı
bu dünya
yolgeçen hanı