Pazartesi, Haziran 24, 2013

nokta (.)


Göksel Baktagir - AĞLAMA


öyle zamanlarda duydum ki bu notaları
farklı anlar
farklı duygularla,
uzak ellerde
bilinmez yerlerde,
kimisi elde
kimisi dilde.
şimdi ise,
hüngür hüngür bir ağıt içimde
ve hatta gözlerimde
günün bu saatinde,
elim titrek
gözüm ıslak
yarım yamalak
en son nezaman sıkıştı böyle kalbin be ahmak?
yine ağıda sebep bulamamak,
kalkıp gitmekle
bokyemeyip oturmak arasında kalmak,
darlanmak
bunalmak!
ha bişeyi anladım ama,
benim harcım değil yalnız kalmak
sanırım herşeyi elime yüzüme bulaştırdım hep
nere gitsem olmadı
nere dursam kalmadı
neye baksam kırıldı
arkam döndüm, darıldı
koca koca sözler eden adam gibiydim
içimde aslında incecik bir dal
kendi kendime kırıldı,
yırtıldı içim şimşek çakan gök misali
ama yağmaktan gayrı yoktu yapacak,
yağdım.
yağmur koktum önce
sonra yavaştan bir kahve kokusu
kahveye karışan huzur dokunuşu
biri bin eden, bini bire çeken
derdi alan, huzur veren
bir gelen, iki giden
olabilen
olabilemeyen
söyleyemeyen
sorduğumu bilmeyen
sordum mu, bilmeyen
kahve kokusu işte
çekirdeklerle lokumlara karışan
içimdeki adamla yarışan
ve çok şükür ki kazanan
kahve kokusu işte
hiçbir içeceği daha fazla sevmeyeceğim bu gidişle (nokta)

Cuma, Haziran 21, 2013

teşekkür


ARGISHTY - ''Akh inch lav e'' ( dinleyerek okuyunuz )

yazıyorum işte
sıkıntı yok.
çok şükür bi yandan,
bi yandan hay lanet hay bin kunduz
bildiklerimle bilmediklerim birbirine karışırken
yeni bildiklerimle eski dediklerim çarpıştı,
aklım karıştı
fikrim karıştı
baş yastıkta
sızıldı kalındı.
inanırmısınız, düşündüm ben,
sessiz ve sakince
tavana baka baka
bazen boşluğa bata çıka
gözlerim tek bi hizada,
kulak duymazken
içim almazken yediklerimi hatta
ve ağlarken her bir hücrem
düşündüm.
uzun zaman önce başladım düşünmeye
ve düşündükçe farkettim ki
olanların farkına bile varamamışım ben bugünece
aptalmışım,
akıllı etmeye çalışmışınız siz beni hep,
yavaş yavaş anlamışım herbirinizin ne demek istediğini
işte demek ki, düşünmek lazımmış.
gerçi ben düşünüyorum diyorum da
benim dememle olmaz,
siz göreceksiniz ki
olduğunu bilelim.
hakikaten bir garip adamım
öyle yoktur ciddi bir fesatım,
en kötü huyum
durup durup ağlarım.
üzülürüm bin yıl önceki üzdüklerime bile
sanırsam ve umarım, biraz bile olsa, insanım...

Salı, Haziran 18, 2013

bazen gibi

hiçbir güzellik kolay değildi
değildir
ve olmayacakta
emek, varya hani emek
işte onu dökmeden
alın terin toprağa düşmeden
için pırpır etmeden
zorlukların alayına göğüs germeden
olmaz, tadı çıkmaz, anlaşılmaz
uçar gider elinden.
asansörle çıkan, asansörle iner demiş birisi
halbuki tırmandığındaki o son merdivenden sonraki soluk,
ardına baktıgında gördüğün yol,
uzun ve belki de bozuk,
işte hazzı odur,
ve yanıbaşında bi rüzgar,
bir fısıltı en tepede senle, seslenen.
hiçbişey kolay değildi
ve olmayacakta.
en başında ben zorum kendime,
ama alıştım yorulsamda ben bana
ve yorgunluk dururken yanıbaşımda.
inanmazsınız, hafifliyorum kendime,
hem de ben gibi,
olduğumla bir gibi,
anlar gibi,
anlatabilir gibi,
"hani herzaman olsun dediğin
bazen gibi"

Çarşamba, Haziran 12, 2013

Zümrüdü Anka

şimdi ben kimim ki?
kimdim de, kim oldum ki?
ne der idim, ne dedim, ne diyorum?
nereden geldim, nereye gidiyorum?
kendimden başka kimseyi ayletmiyorum...
ammaa zaman, insan, olan, biten, giden, gelen, kalan
durup düşünebildiğim an
yatıp uyuyamadığım zaman
darlanmış boğazımda kelimeler
bu sefer sanki
aynı değil heceler...
bi şekil şimdi geceler
bi şekil elim, yüzüm,
neler gördü bu iki gözüm
yanlışlarımdan derbeder
her şerde bi hayr var der.
umudumu hiç gömmedim,
çok sandım da
aslında hiç ölmedim...